Bugün günlerden 26 Ağustos.
İki büyük savaşın yıl dönümündeyiz.
26 Ağustos 1071, Anadolu’nun Türk Yurdu olarak ilan edildiği gündür.
26 Ağustos 1922 de, bizi burada istemeyenlere ''Bir yere gitmeyeceğiz, Anadolu Türk'ün ezeli ve ebedi vatanı olarak kalacaktır'' diye dosta ve düşmana ilan edildiği Büyük Zafer'in geleceğine dair müjdenin verildiği gündür.
İki büyük savaşın zafere ulaştığı yollar zorlu ve çetindi.
Nazım Hikmet'in ipek bir halıya benzettiği Anadolu toprakları, her iki savaşta da şehit kanlarıyla sulandı.
Anadolu o yüzden mübarektir zaten bizim için.
Büyük Komutan Sultan Alpaslan'ın , "Size öyle bir vatan aldım ki ebediyen sizin olacaktır!" dediği Anadolu'da hiç istenmedik aslında.
Ama bu topraklardan bizi söküp atmaya güçleri yetmedi hiç bir vakit.
Ta ki, son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in Sevr gibi bir paçavrayı imzalaması sonrasında bu mübarek toprakların dört bir yanı işgal edilmeye başlandığı güne kadar.
Güneydoğu'da Fransızlar, Akdeniz'de İtalyanlar, Doğu Anadolu'da Ermeniler, Samsun ve İstanbul'da İngilizler vardı.
Ki;
Çanakkale'yi geçememiş İngilizlerin İstanbul Boğazın da demirlemiş donanmasını gördüğünde ''Geldikleri gibi giderler'' diyen o Büyük Komutanın, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak bastığı günlerde Yunan Ordusu, Anadolu'nun işgalini başlatmak üzere yani 15 Mayıs'ta İzmir'e çıkarma yapmıştı.
Ordularımız Kut'ül Amare ve Çanakkale'de destanlar yazmış olsa da,
Balkan bozgunuyla başlayan süreçte 10 yıl boyunca birçok cephede yenilgilerle bozguna uğramış bir millet olarak harap ve bitap düşmüştük.
Ordularımız dağıtılmış, silahları elinden alınmıştı.
Millet perişan.
Elde yok avuçta yoktu.
Ama o milletinin esareti ve vatanın işgalini kabul etmeyeceğini biliyor ve buna inanıyordu.
Samsun'a çıktıktan sonra gittiği ilk durak olan Amasya'da yayımladığı tamime ''Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır'' notunu düşerek, Türk Milletinin, topraklarının düşman çizmeleri altında kirletilmesini kabul etmeyeceğine inandığını göstermişti.
''Ya istiklal, ya ölüm'' parolasıyla çıkılan o kutlu yürüyüş 30 Ağustos'ta Büyük Zaferle sonuçlanacaktı ama ''Ordular İlk hedefiniz Akdeniz'dir'' emriyle 26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz'un hazırlıkları 2 yıl sürmüştü.
Bir yandan meclisteki muhalifler ve bir yandan da ordu içinde zafere inanmayan komutanlar bile vardı.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal’in "Bu planla kaybedersek bize vatan haini derler. Bu meclis bizi asar" diyen komutanlara karşın, "Sorumluluk bana aittir. Kaybedersek beni hemen asarsınız!" dediği de bilinir.
İşte inanç.
İşte kararlılık.
Böyle geldi o zafer.
Kutlu olsun.
Sultan Alpaslan'ın 1071'deki zaferle bize vatan bıraktığı bu toprakların, 848 yıl sonra işgalini kabul etmeyerek 1922'de başlatılan Büyük Taarruzla Anadolu'nun ebediyen Türk yurdu kalmasını sağlamak adına toprağa düşen tüm şehit ve gazilerimize minnettarız.
Ruhları şad, mekanları cennet olsun.