Türkiye'de 'Tarım' konu edildiğinde akla gelen ilk isimdir Ali Ekber Yıldırım.
Yaklaşık 20 yıl o İzmir'de, ben Samsun'da aynı gazetenin çatısı altında görev yaptığımız için konuya duygusal yaklaştığım düşünülebilir ama ülkemde tarım konusunu takip eden hemen hemen herkes gibi ben de ''Ali ne yazarsa doğrudur'' diye düşünürüm.
O bir otoritedir.
Ali Ekber Yıldırım bir taraftan Dünya'daki köşesinde yazmaya devam ederken, bir taraftan da 14 yıldan bu yana kurucusu odluğu ''Tarım Dünyası'' adlı internet sitesinde de haber ve yorumlarını yayınlıyor.
Misal önceki gün Tarım Dünyası’ndaki yazısının bir bölümünü sosyal medya hesaplarından da paylaştığında, bir zamanların tarım ülkesi Türkiye'nin gıdada neden dışa bağımlı hale geldiğini bir kere daha anlamış oldum.
Ülkemizin sadece gecen yıl gıda ithalatına 50 milyar lira harcarken, üreticiye sağlanan desteğin ise 23 milyar lirada kaldığını belirten Ali Ekber Yıldırım, ''İthalata ödenen para, çiftçi desteği için harcansa daha iyi olmaz mıydı?'' diye soruyor yani.
Ali'nin bir başka yazısındaki gübre ve mazot gibi girdilerdeki artışa dair tespiti de içine düşürüldüğümüz durumun özeti gibiydi aslında.
Şöyle ki;
Ocak 2021/Ocak 2022 döneminde amonyum sülfat için yüzde 508, Üre yüzde 314, CAN gübresi yüzde 300, 20.20.0 kompoze gübresi yüzde 246, DAP gübresi yüzde 245 artarken mazot da bir yıl içinde yüzde 111artmış.
Ali sormuş.
Ben de sorayım.
''Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) verilerine göre bu fiyatlarla üretilecek ürünler, kaç liradan satılırsa, çiftçi para kazanabilecek?''
Çarşı - pazar yangın yeri biliyorsunuz.
Üç ay önce 3 lira olan Ispanak, Samsun'daki pazarlarda 10-12 liradan satılıyor.
Hıyarın kilosu bile 15 lira.
Pazardaki en ucuz ürün hala soğan ve patates.
Ama Cumartesi günü İlkadım pazarında bir köylü vatandaş dolmalık kabağa 20 lira isteyince şaşırdım ama girdi maliyetlerinin arttığını bildiğim için zemheri ayazında gün boyu tezgahında müşteri bekleyen vatandaşa bir şey de diyemedim.
Kabak alamadık haliyle.
Ve fakat.
Karım paraya kıyarak ve 25 lira ödeyerek bir kilo dolmalık biber aldı.
Ödediği parayı düşünerek yapmaya kıyamadığı için mi bilmem ama dolapta bekletiyor hala.
Dolma pişirmedi hala yani.
Pırasa bile 10 lira düşün yani pahalılığı.
3 ay kadar önceydi galiba, bahçesinden topladığı taze fasulye satan köylü kadına ''Neden bu kadar pahalı diye sorunca ''Bahçe sulaması için elektrik faturası 700 lira geldi'' demişti.
Ki;
İki aylık olduğunu öğrendiğim elektrik faturası, elektriğe yapılan zamlardan önceydi aslında.
O köylü kadınla konuştuktan sonra elektrik tarifesine iki defa zam yapıldı biliyorsunuz.
İlk zam yüzde 45'ti, son zam yüzde 150 dolayında oldu biliyorsunuz.
Ne söylenir ki şimdi pazar yerinde ıspanağa 12 lira isteyen köylü vatandaşa.
Ülkemizde çiftçiklerimize sağlanan destek, gıda ürünleri ithalatına harcanan paranın yarısı kadar bile olmamış.
Ben de bu köşedeki yazılarımda ''Çarşı - pazar neden bu kadar pahalı?'' diye soruyorum.
Kendime de şaşırıyorum bazen.