"Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir."
Mustafa Kemal Atatürk
Adı Begüm Özdoğularlı.
Başarı hikayesi, Nazım Hikmet'in Kuvayi Milliye Destanı'nda ''kadınlarımız:/ korkunç ve mübarek elleri / ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz / ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri /öküzümüzden sonra gelen / kadınlar, / bizim kadınlarımız'' diye anlattığı makus talihine inat, Türk kadının kendi ayakları üzerine durabilecek kadar güçlü bir birey olduğunu anlatan bir kadın Begüm Özdoğularlı.
Bir Türk kadını.
Varlıklı bir ailenin üç kızından biri olarak Kütahya'da doğmuş Begüm Özdoğularlı.
Varlığından, Silverline markasının yaratıcılarından Merzifonlu iş insanı dostum Hüseyin Alış'ın gönderdiği bir mesajla haberdar oldum.
Bu köşede kimi zaman yazdığım gibi bir Youtube kanalında ''Nasıl Başardılar'' başlığıyla başarı hikayeleri anlatılıyormuş.
Varlıklı bir ailede doğmuş olmasına rağmen çocukluğu zor geçmiş Begüm Hanımın.
Yokluktan değil, yaşanan zorluk.
Bilakis varlığın sebep olduğu baskıcı bir aile ortamındaki zorluğu yaşamış.
Baba, ticarethaneleri ve toprağı olan varlıklı biri.
Teşbihte hata olmaz derler ya hani, Nazım'ın dediği gibi kadının sofrasındaki yerinin öküzünden sonra geldiğine inananlardan biri gibi yani.
Baskıcı, ailesine, ''İlle de benim size biçtiğim hayat tarzını yaşayacaksınız'' diyenlerden.
Örnekleri çok ülkemizde.
Evde gerginlik var her daim.
Bu gergin ortamın oluşturduğu mutsuz bir yuvada büyümüş yani.
Öğrenciyken ve henüz 18 yaşındayken ''Ben bir bireyim ve böyle yaşamak ve ömrümü böyle tüketmek istemiyorum '' diyerek Halk Bankası'nın kapısını çalıp, kredi istemiş.
Baba ''Vermeyin'' demiş haliyle.
''Dolandırır sizi, parayı batırır'' diyerek öz kızının kredi almasını engellemeye çalışmış.
Hatta kurduğu okulu silahla basarak öğrencilerinin gözü önünde kızını tehdit bile etmiş bir babadan söz ediyoruz.
Buna rağmen başarmış.
Modern bir köy enstitüsü görünümünde okul kurarak örnek bir yapı oluşturmuş.
Frenchize yöntemiyle çok sayıda şube talebi bile alıyormuş ama ''Şube açarsam çocuk kafası saymaya başlarım. Bunun olmasını istemiyorum'' diyecek kadar gözü tok ve yüce gönüllü biri ayrıca
Bu arada evlenip yuvasını da kurmuş Begüm Hanım.
Geç evlendiği için tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi de olmak istemiş ama 6 aylık hamileyken çaresiz bir hastalıkla doğacı anlaşılan bebeğini kaybetmiş ve bir daha çocuk sahibi olamayacağını da öğrenmenin ağır travmasını yaşamış.
''O gün anladım ki ben evrensel bir anneyim'' diyerek ve o büyük travmayı aşmış ve kendisini okulundaki çocuklara adamış.
Demem o ki;
Çok güçlü bir kadınmış Begüm Özdoğularlı.
Soframızdaki yerinin öküzümüzden sonra geldiğine inanmayanlardan olmuş
Ki;
Nazım Hikmet de bu durumu kabul etmeyenlerden zaten.
Anadolu'da o anlayışa inat kurtuluşa giden yolumuzu kağnılarıyla mermi taşıyarak, güçlü Türk kadının açtığını anlatmaya çalışmıştı zaten Kuvayi Milliye destanında.
Mustafa Kemal de, "Dünyada hiçbir milletin kadını 'Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar emek verdim' diyemez." dememiş miydi?
Türk kadını güçlüdür.
Her biri bir Şerife Bacı'dır.
Kara Fatma'dır.
Nene Hatun'dur.
Begüm Özdoğularlı'dır.
Her biri güçlü bir bireydir.
Özgürlüğüne de düşkündür.
O güç var kadınlarımızda.