Fırıncılar Odası Başkanı Ali Yiğit’e Samsun’da çok önemli bir kişinin makam odasında rastlamıştım.
Bana verilmiş bir randevu saatiydi.
Röportaj için gitmiştim o yetkili kişinin makamına.
Bir konu açıyordum, yetkili cevap vermeden bu zat atılıyordu söze.
Doğrusu tanışmıyorduk ta.
‘’Sizi nereden tanıyor olabilirim’’ diye sordum.
Fırıncılar Odasının Başkanıymış muhterem.
Bir özelliği daha varmış bu zatın.
Ak Parti’den İl Genel Meclisi Üyesiymiş.
Ben kartvizitindeki bu özelliğini öğrenmeden önce röportajına gittiğim kişi için ‘’Ne kadar nazik adam, nasıl tahammül ediyor böyle bir duruma ‘’diye düşünmüştüm.
Eee hak verdim tabii ki.
Meclis Üyesi adam ve üstelik de iktidara mensup.
‘’Randevulu misafirim geldi. Sizi dışarıya alalım’’ denecek cinsten olanlardan değil yani.
Kendisi o makama randevulu mu geldi bilemem.
Ama ben röportajı yapamadım. Yarım saat kadar kaldım makamda da. Ben ayrılırken, o muhterem hala oradaydı. Beni makam sahibi ile birlikte o’ da uğurladı iyimi?
‘’Bu adam, bir gün başına iş alır’’ diye düşünmüştüm.
Ve o gün geldi.
Önceki gündü.
Derneğinin mensuplarını kurmak isterken öyle bir laf etti ki.
‘Ayıkla pirincin taşını’ cinsinden.
Halk Ekmek ucuza satılıyor ya.
Kendi haklınca sanırım, ‘Ucuzdur vardır illeti, Pahalıdır vardır hikmeti’ özdeyişin dayandırmış olmalı ki düşüncelerini.
‘’Halk Ekmek gramajdan çalıyor’’ dedi, ya da bu anlama gelecek şeyler söyledi.
Kavgada bile söylenmez cinsinden.
Halk Ekmeğin üreticileri de yazılı bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Atılan çamurun üzerinde kalmaması ve izlerini silebilme çabasıyla masrafa da girerek gazetelere tam sayfa ilan vermek zorunda bile kaldılar.
Gazeteler bu durumu haber verirken EKMEK KAVGASI dediler.
Cuk oturmuştu.
Fırıncılar Odasının muhterem başkanı, Pabucun pahalı olduğunu her anlayan gibi. ‘’Yanlış anlaşıldım’’ dedi.
Biz de yadırgamadık tabi.
En sık rastladığımız geri adım biçimidir bizim için.
Söylediğin sözün nelere mal olacağını kestiremiyorsa bir kişi, sözü etmeden önce bin düşünüp bir söylemeli değil mi.