Dostum Erdem Demirdağ'ın, memleket ve millet sevdalısı olduğunu bilirim.
Erdem Demirdağ ayrıca, bu tutkusunun yanı sıra, ''Ne olacak bu Samsun'un hali?'' diye Samsun de için kafa yoran hemşerilerimizden biridir.
Yazılarımı da takip ettiğini bildiğim Erdem Demirdağ, özelden gönderdiği bir mesajla, 1968-1972 yılları arasında hazırlanan ikinci beş yıllık planda Samsun'u ilgilendiren bir bölüme ait not göndermiş.
Ki;
İkinci beş yıllık planda,'Bölgesel Gelişme, Kentleşme ve Şehirleşmeyle' ilgili bölüm bulunduğunu ve bu bölümde, 'Metropolitan' alanın düzenlenmesi ile ilgili somut görüş ve öneriler getirildiğini ve bu bölümde, İmar ve İskan Bakanlığı tarafından, ''İstanbul, Ankara ve İzmir çalışmalarının yanı sıra, Samsun ve Elazığ illeri için de Metropolitan çalışmaları başlayacaktır.'' şeklinde bir ayrıntıya dikkati çekiyor.
Ki;
Yaklaşık 3 Ocak günü bu köşedeki bir yazıda Muzaffer Önder döneminde Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Yardımcılarından Şehir Plancısı Arif Katar'ın Samsun için önerilerine dair haberde de belirttiğimiz üzere 1970'li yıllarda Milli Güvenlik Kurulu’nun kararı gereği İmar İskan Bakanlığı tarafından kırsal kesimlerden başlayan yoğun göç nedeniyle aralarında Samsun'un da bulunduğu Ankara İstanbul, Erzurum, Bursa ve İzmir gibi metropol şehirlerde çarpık kentleşmeyi yerinde önlemek için Nazım Plan Büroları kurulduğundan söz ederken, Bakanlık tarafından Samsun'un o yıllarda 'Metropolitan Kent' olduğu vurgusunu yapmıştık.
Samsun'un, coğrafi konumu nedeniyle Karadeniz Bölgesinin Anadolu'ya açılan tek kapısı olarak, hava, deniz ve karayolu ulaşımı gibi avantajları geçmişteki hükümetler tarafından daime göz önünde bulundurulmuştur.
Hükümetler tarafından hazırlanan beş yıllık planlarda da bu özelliklere daima vurgu yapılmıştır.
Sahi!
Türkiye bir zamanlar beş yıllık planlar hazırlar ve bu planlara sadık kalınırdı.
Hoş, şimdi de planlar yapılıyor ama o planlara ne kadar uyuluyor merak ediyorum.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından 2024-2028 yıllarını kapsayacak 12. beş yıllık plan yapılmış sahiden.
Planın detayları Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın internet sitesinden öğrenilebilir elbette ama yıllar öncesinde n hatırladığım kadarıyla beş yıllık planlara milletimize ayrıntılarıyla anlatılırdı.
Şimdi varsa yoksa OVP denilen Orta Vadeli Programlar.
Hoş OVP'lerde hiç bir zaman tam olarak amacına ulaşamıyor ya neyse.
Beş yıllık kalkınma planları önemliydi ama.
Ki;
Planların önemini belirtmek amacıyla 1963-1968 yıları için hazırlanmış Birinci Beş Yıllık Plan'ın giriş bölümünde şu ifadelere yer verilmiş:
''İnsan hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adaleti, ferdin ve
toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak bir demokratik düzeni kesin olarak seçmiş olan Türk Milletinin, Anayasamızda açık ifadesini bulan iktisadi ve sosyal hayatı, keyfi ve plânsız davranış tecrübelerine son verip adalete, tam çalışma esasına ve herkes için insanlık haysiyetine yaraşır bir yaşayış seviyesi sağlanması amacına göre düzenleme arzu ve azmine uygun olarak :
Millî tasarrufu artırmak, yatırımları toplum yararına, gerektirdiği önceliklerle yöneltmek ve iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek üzere Birinci Beş Yıllık (1963 - 1967) Kalkınma Plânı hazırlanmıştır.''
Sahi bu planları hazırlayan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) adı altında bir kuruluşumuz vardı ki; ülkemizde Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı yapmış Turgut Özal, teşkilatın kuruluşunda görev yapmış önemli bürokratlardan biri olmuştur.
Samsun, coğrafi konumunun sağladığı avantajlar nedeniyle Büyükşehirler arasında yer almasına aldı ama ikinci beş yıllık planda belirtildiği üzere 'Metropolitan Kent' özelliğine kavuştu mu derseniz, o olmadı işe.
Samsun, obez bir büyümüştür ve şehrin artan nüfusunu besleyecek ekonomik büyümeden çok uzaktadır.
Devletimiz, 57 yıl önce ''Bu şehir büyüyecek'' şeklinde bir öngörüde bulunmuş ama bunu hiç dikkate almamışız.
Peki bu suç kimin?
Bu soruya Nazım Hikmet'in ''Dünyanın en tuhaf mahluku'' şirinin son bölümündeki şu mısralarla cevap vermek isterim:
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!
Bilmem anlatabildim mi!