Hafta sonu Cumartesi günü Samsun’da bir açılış vardı.
Karadeniz Bölgesi’nin en yüksek oteli açılıyordu.
Binayı yapan iş adamları milyon, milyon dolarlar harcamışlardı, denizin kenarındaki kuma yapılan bu binaya.
İli zevatı açılıştaydı.
Ancak Ordu’daki il kongresine katılmak için Samsun’dan geçen Başbakan Ahmet Davutoğlu yoktu bu açılışta, katılmamıştı.
Samsun’un Bakanı Çağatay Kılıç da katılmamıştı açılışa.
Samsun Valisi İbrahim Şahin ile Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz katılımcıların başını çekiyorlardı.
Peki, Başbakan Davutoğlu neden katılmamıştı?
Çağrılı mı değildi?
Hiç sanmıyorum.
Ordu’daki kongreye geçerken zaman mı ayıramamıştı?
Bunu da sanmıyorum.
O halde?
Otel binasının yapımıyla ilgili yasal sürenin tamamlanmamış olması olabilir mi?
“Yasal olmayan binanın açılışını yaptı” denilmesinden mi çekindi Başbakan Davutoğlu.
Önemli olan Başbakan Davutoğlu’nun bu tesisin açılışına katılmamasıydı, katılmama nedeni değil…
Binanın şeklinin paralele veya dikdörtgene, üzerindeki çizgilerin paralele benzeyip benzemediğinden mi?
Sahi Başbakan Samsun’u neden teğet geçiyor?
Samsun’da yüzde 62 oy potansiyeli olduğundan ve “Nasıl olsa yine aynı oyumuzu alırız” düşüncesinden mi?
Sanırım o günler geride kaldı ha…
ÖN SEÇİM İSTEYENLERİ GÖRECEĞİZ
CHP Samsun Milletvekili Prof. Dr. Haluk Koç, parti kararını açıklarken Samsun’da aday belirlemelerin hâkim gözetiminde, üyelerin katılımıyla yapılacak ön seçimle gerçekleştirileceğini belirtti.
Bu karar açıklanana kadar hangi CHP’li dostla konuşmuşsam, hepsi aynı şekilde önseçim istiyordu.
Ve istedikleri oldu.
Şimdi sandık konuşacak.
Yani aday adayları kendilerini tanıtmak için yoğun çaba harcayacak.
İlin tüm ilçelerini ve mahallelerini gezecekler.
Kısaca sadece delegelerle halletmeyecekler işlerini.
Gittikleri yerde projelerini açıklayacaklar, konuşacaklar, neden kendilerinin milletvekili seçilmesi gerektiğini dile getirecekler.
Belki seçmenlerine sözler verecekler.
Hani o “Ah üyelerin katılacağı ön seçim olsa bak ben nasıl birinci sırada çıkarım” diye nler var ya göreceğiz kendilerini…
ÇOCUKLARDA BEYAZ KORKUSU
Bir küçücük sağlık sorunu nedeniyle torunum Deniz Başaran’la birlikte OMÜ TIP Fakültesine gittim dün.
Sıramızı aldık, doktorun karşısına çıktık.
Deniz’in dudaklarının kenarları kıvrıldı önce, sonra iç çekmeler geldi ardından da ağlar gibi oldu.
İşte doktor korkusu…
Sadece Deniz mi?
Elbette değil.
Doktoru gören çocuk ağlıyor.
Neden?
Doktor korkusu mu?
Yoksa Beyaz korkusu mu?
Genç doktorla da konuştuk bunu ayaküstü.
“Sanırım doktordan değil de beyazdan korkuyor çocuklar” dedim.
Doktor da onayladı bu görüşümü.
Nasıl korkmasın ki çocuklar?
Doğumlarından itibaren gittikleri sağlık kuruluşlarında hasta bakıcısı, hemşiresi, doktoru hep beyazlara bürünmüşler.
Akıllarında yer yapıyor vallahi.
Bu nedenle çocuklar her beyaz önlüklü gördüklerinde ağlamaya başlıyorlar.
İğneyi yapanlar onlar, Çocukların ağzına çubuğu sokanlar onlar.
Konunun uzmanı falan değilim, ancak bu benim görüşüm.
Çocuk psikolojisini irdeleyenler ve de bu konuda ihtisas yapmış olanlar bu konuda düşünürler mi?
Özellikle çocuk doktorları şu beyazı çıkarsalar ne olur?
Dünya mı yıkılır?
Çocukların bilinçaltına “Temizliği” simgeleyen “Beyaz renk” kara bir leke olarak girmez sanırım…
GÜNÜN SÖZÜ
Okuduğunda anlar, uyguladığında öğrenir, pratik yapmadığında unutursun…