Yazarlar // 26 Nisan 2014 Cumartesi 00:00
Ragıp GÖKER
Bugün için kendime izin vermeyi düşünüyordum.
Yazmayacaktım yani.
Mehmet Aksoy, Haluk Koç’un TR TV’de İsmail Başaran’la sunduğumuz Haber Veri Yorum programa telefonla bağlandığında söylediklerini hatırlatınca yazmam gerektiğini düşündüm.
Zira Mehmet Aksoy, ‘’Haluk Hoca bana, bu ülkede yalnız olmadığımı hatırlattı’’ dedi
Ki; Mehmet Aksoy ile Haluk Koç’un temelde siyasi görüşlerinin taban tabana zıt olduğunu bilirim.
Telefonla bağlandığında Haluk Koç’un ne söylediğini merak ediyor olmalısınız.
Anlatayım.
Şu Başbakanlık sitesinde yapılan taziye mesajını ve bu mesajın Sözde Soykırım’ın tanınmasının önünü açıp açmayacağını sormuştuk Haluk Koç’a.
Haluk Hoca, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin milli tasarruflarını değiştirecek bir yetkisi bulunmadığını söyledi.
Ve devam etti.
‘’Türkiye Başbakan’dan ibaret bir ülke değildir’’ dedi.
Mehmet Aksoy, Haluk Hoca’nın bu sözünü çok beğenmiş ve bunun için yalnız olmadığını düşünmüş.
Mehmet Aksoy gibi düşünenlerin de bu ülke için kıvançları da vardır, tasaları da.
O ve onun gibi hatta Haluk Koç gibi düşünenlerin de fikirleri değerli ve özeldir.
Bu nedenle kendime verdiğim izni kaldırdım.
Dün sabah, Anayasa Mahkemesindeki törende konuşulanlar da farklı bir sesti.
Demokrasiler, farklı görüşler seslendirildiğinde daha güzel ve çekici oluyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, deyim tam yerindeyse kılıcını kınından çekip çıkarmış.
Haşim Kılıç, Başbakan’ın gözünün içine baka baka, ‘’Yargıyı ele geçirenler, kendi vesayetini dayatma peşine düştü’’ dedi.
Başbakan, yargıyı cemaatin vesayeti altına girmekle suçluyordu ya, Kılıç da Başbakan’ı yargı üstünde iktidarın vesayetini kurmakla suçlamış oldu yani.
Yargının intikam amacı olarak kullanılamayacağını da söyleyen Anayasa Mahkemesi Başkanı, sorunun yargı mensuplarını sağa sola sürerek yani tayin ederek de çözülemeyeceğini ileri sürdü.
Haşim Kılıç’ı konuşması bitince hiç alkışlamadığı gözlenen Başbakan o sırada ne düşündü bilinmez.
‘’Şu Anayasa Mahkemesi de olmasa bu ülkeyi istediğim gibi yönetirim’’ dediğini zannetmem ama hukukçuların ve de özellikle yüksek yargı mensuplarının tutumundan hoşnut olduğunu zannetmem.
Yedi seçimi kazanan Başbakan’ı bu ülkede tek söz sahibi olduğunu sananlar eminim hayal kırıklığına uğramıştır.
Demokrasiler, yasama, yürütme, yargı gibi erklerin kendi görevlerini özgürce yapabildikleri rejimler olduğu için seviliyor ve ilgi görüyor.
Devlet yönetiminde bu erklerin görevleri tamamen yürütmenin kontrolüne geçerse o ülkenin demokrasiyle yönetildiği söylenemez.
Yetkilerin sadece yürütmenin elinde toplandığı yönetim biçimleri tek bir tanımlamayla açıklanabilir.
O rejimlere diktatörlük deniliyor.