Yaşı 30’un üzerinde olanla veya o yaşlarda bulunanlar “Ey Türk Gençliği!” diye başlayan aşağıdaki sözleri ezbere biliyorlardır. Atatürk Gençliğe seslenirken ederken şunları söylemiştir:
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakrü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
Bugün işte o günlere gelmiş bulunuyoruz. Türkiye’nin neredeyse bütün limanları yabancılara satılmış durumda. Limanlar Türklerin değil de yabancıların ellerinde işletme olmuştur. Yani adamlar islerlerse Türk gemilerini limanlara bile sokmayabilirler, iş inşallah oralara kadar gitmez. Hitabedeki gibi tersanelerimize ve limanlarımıza girilmiş durumda. Limanlar devletin değil de tüccarın elinde. Atatürk’ten sonra işte Türkiye Cumhuriyeti, Sevr Antlaşması yıllar sonra uygulanıyor gibi geliyor bana.
EKONOMİNİN DURUMU
CHP Samsun milletvekili Neslihan Hancıoğlu, "Sadece son dönemde yaşanan ekonomik krizde 12 binden fazla gazeteci işsiz kaldı, işini korumayı başaranlar ise açlık sınırında çalışmaya devam etmektedirler" dedi.
İşte bir gerçek daha… Bu gerçek ortadayken gazetelerin bazıları kağıt ve mürekkep alabilecek gelire sahip değilken, baskı ücreti bulmakta zorlanırken basın özgünlüğünden kimse bahsetmesin bana.
Gazeteler bağımsız mı yoksa bağımlı mı sorusunun da sorulması gerekiyor. Onuru ve namusuyla mesleğini yapan gazeteciler, bağımsız yayın yapan medya kuruluşları var elbet ancak sayılar günden güne azalıyor. Bunun altında ekonomik zorluklar yatıyor.
Ekon9omik zorluklar altında sadece gazeteciler veya gazeteler değil.
Dün İlkadım Belediye’sinin Basın ile buluşması vardı. Başkan Necattin Demirtaş ikinci dönem göreve geldiği günden buyana yapabildiklerini anlatması sırasında Belediyelerin içinde bulunduğu sıkıntıları da dile getirdi. Anladığım kadarıyla belediyelerin içinde bulunduğu sıkıntı vatandaşın ekonomik sıkıntısıyla doğru orantılı. Vatandaşın geliri düştükçe Belediye’ye olan borçlarını ödemekte zorlandıkları görülüyor. Durum böyle olunca da Belediye, vergileri toplamakta zorlanınca projelere kaynak aktarmakta zorluk çekiyor. Bu nedenle de hizmetlerde zaman zaman aksamalar olabiliyor.
İlçe belediyelerin dar boğanda bulunmaları vatandaşa olumsuz olarak yansıyor. Sorun sadece İlkadım Belediyesi’nde mi, elbette değildir, tüm ilçe belediyeleri benzeri sıkıntıların içindedir. O nedenle de Büyükşehir Belediyesi harcamalarını yaparken biraz daha ölçülü olmalıdır. Samsun Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mustafa Demir, göreve geldiğinden bunaya kaç personel almış kaç personelin işine son vermiştir? Bu soru da yanıt beklemektedir.
GÜNÜN SÖZÜ
Müzik, erkeklerin kalbinden ateşler çıkarmalı, kadınların gözlerinden yaşlar akıtmalıdır.
(Ludwig Van Beethoven)