ATATÜRK ADINI SİLEMEZSİNİZ
Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir’in Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılacağı yolundaki açıklaması ile ilgili tartışmalar sürerken tartışmaya sanatçılar da katıldı.
Atatürk Kültür Merkezi'ni(AKM) yıkma projesi ile ilgili bir tepki de Devlet sanatçısı ve orkestra şefi Gürer Aykal’dan geldi. Aykal da yıkımın yanlış olacağını savundu.
Yıkılacak başka bir yerde yapılacak mı yapılmayacak mı belli değil. Yenisi yapılırsa nereye yapılacak ve adı ne olacak? Daha güzel ve kolay gidilecek bir yer bulunmuşsa belki olabilir de asıl önemlisi adının değişip değiştirilmeyeceği.
Bir başka soru da Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir’e ve Meclis üyelerine: Bu konuya öncelikle bir açıklık getirmenizdir. Adı Atatürk olarak kalacak mı kalmayacak mı, Atatürk ismi kaldırılırsa Recep Tayyip Erdoğan mı olacak?
Yılardır siyaset takip eden birisi olarak son on yıla kadar Türkiye’de Atatürk düşmanı yaratıldığına tanık olmadım.
Cadde için halkoylaması yapan Belediye bu konuda da bir halk oylaması yapmalıdır. Öyle üç beş kişiyle değil halkın tamamıyla yapılmalıdır.
AT, EŞEK VE İNEĞİN HİKÂYESİDİR!
Antik Yunan döneminde (MÖ 620-560 yılları arasında) Ege'de yaşayan ünlü masalcı Ezop'un iki bin altı yüz yıldır canlılığını yitirmeyen öyküsü:
Bir inek, bir beygir, bir eşek, etrafa dağılıp insanların ne yaptıklarını öğrenmeye ve üç yıl sonra buluşmaya karar verirler. Her biri başka yöne gider. Aradan üç uzun yıl geçtikten sonra buluşma yerine önce inek ve beygir gelir...
İkisi de perişan bir halde, zayıflamış, dişleri dökülmüş, kamburları çıkmış, adeta çökmüştür. Beygir merakla sorar: Nedir bu halin inek kardeş?
İnek acıklı bir şekilde içini çekerek anlatır: Sorma beygir kardeş... Bu insanlar çok merhametsiz... Beni durmadan birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup onu yanıma koyarak bizi çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım be kardeş.
Beygir de acı acı başını sallayarak anlatır: 'Ah, sorma... Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı açamadım. Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi, öbürü bindi! Binmedikleri zamanlar zincire vurdular. Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğinde arkama kocaman bir araba bağladılar. Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya başladım. Ben onları taşıdıkça, daha hızlı gitmem için kırbaçladılar. Canımı zor kurtardım inek kardeş.
İnek ve beygir böyle konuşurken uzaktan eşek görünür. Hayli neşelidir. Islık çala çala, taşlara tekme ata ata, hoplaya zıplaya gelir. Mutludur. Üstelik şişmanlamıştır. Tüyleri pırıl pırıl parlamakta, gözlerinin içi gülmektedir. Üzerinde lacivert takımlar vardır. İnek ile beygir şaşırmış bir şekilde, 'Nedir bu halin? Neler oldu? Neden böyle zevkten dört köşesin?' diye sorarlar. Eşek keyifli bir şekilde anlatır:
'Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı çıkmış bağırıyor, bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu. Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırdım. Benim bağırmamı bilirsiniz, yeri göğü inletirim. Sesimi duyan benim yanıma koştu, duyan duymayana haber verdi, etrafım insanla doldu. Onlar geldikçe ben daha çok bağırdım. Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten filan bahsettim... Sonrasında beni başkan seçtiler.
Deme yahu.. Yani sen başkan mı oldun?
Evet... Bir şey yapmama gerek kalmadı. Ben bağırdıkça onlar 'Seninle gurur duyuyoruz' diye alkışladılar. Ben de yedim ve bağırdım, yedim ve bağırdım. Eşek olduğunu anlamadılar mı yahu?
Valla, bazıları anladı ama bazılarına anlatamadı!
GÜNÜN SÖZÜ
Eşitliğin olmadığı yerde haksızlık başkaldırır. (Gustave Le Bon)