Bir süredir,Atakum Belediyesinin borçlarını ve bu borcun hangi belediye başkanı dönemine ait olduğuna dair konuyu konuşuyoruz.
Bu satırlarda da bu duruma dair tespitlerimizi ve dahi eleştirel yaklaşımlarımızı paylaşmıştık.
Bu durum tartışma konusu olmaya devam ediyor hala.
''Atakum Belediyeyi borç batağına İshak Taşçı dönemindemi, yoksa Cemil Deveci döneminde mi sürüklendi veya Serhat Türkel, başarısız geçen başkanlık dönemini, borç durumuna sığınarak örtmeye mi çalışıyor?'' gibi bir tartışmayı başlatmak niyetinde değilim.
Belediyelerdeki işleyişle ilgili siyasi kararların neden oldukları duruma en iyi yorumu yapacak olan kişilerden biri olan Mustafa Tüfek'in, dün gazetemizde manşet olan haberi üzerinden bir durum tespitinde bulunmak istiyorum.
Ki;
Belediyelerde tartışma konularından biri İmar uygulamalarıdır, bir diğeri de yürütmeyle ilgili alınan siyasi kararlardır.
İmar konusunda Embiya Sancak'ın görüşlerine değer veririm.
Siyasi kararın neden olduğu durumlarla ilgili ise Mustafa Tüfek'in tespitlerini değerli bulurum.
Her ikisi de, benim için bilirkişi özelliğindedir.
Mustafa Tüfek mesela 1989'dam 2019'a kadar 15 yıl meclis üyesi olarak görev yapması nedeniyle hatırı sayılır bir deneyimin sahibidir.
Bu nedenle de belediyelerdeki yürütme kararlarıyla ilgili başvuru kaynaklarımızdan biridir Mustafa Bey.
Mustafa Tüfek mesela, belediyelerde borç yükünü artıran nedenlerden birinin belediye iştiraki şirketleri olduğunu söyler durur.
Şirketlerin gerektiği gibi denetlenmediği zaten bilinen bir gerçektir.
Faaliyet raporları bile belediye meclislerine getirilmez nedense.
Mustafa Tüfek, belediyelerin bütçeleri görüşülürken, şirketlerin faaliyet raporlarından hiç söz edilmediğini ama belediyelere başta borç yükü olmak üzere sorun oluşturacak uygulamaların neredeyse tamamına yakının şirketler üzerinden yapıldığını söyler.
Büyükşehir olmadan önce Samsun Belediyesinde de meclis üyesi olan Mustafa Tüfek, Atakum Belediyesinin kuruluşunda da meclis üyesi olarak görev yapmış olması nedeniyle, belediyenin içine düşürüldüğü kötü duruma bu şehirde belki de en çok üzülenlerden biridir.
Samsun'un 'Aydınlık Yüzü' olarak bilinen Atakum Belediyesiyle ilgili gazetelerde çıkan haberlere üzülmüş olmalı ki; önceki gün sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulunmuş.
''Atakum'un kurucu meclis üyesi olarak Atakum'u kim batırdı, gibi haber ve köşeyazılarını görünce, 4 sandalye ve bir masa, bir minibüs, 8 teker bir BMC kamyon ile kurduğumuz belediyemizin bugün geldiği nokta içler acısıdır" diye başladığı paylaşımında bulunmuş.
Mustafa Tüfek bu paylaşımında, şu an görev yapan meclis üyelerine, belediyelerin bütçeleri ve faaliyet raporları görüşülürken,belediye iştiraki şirketlerin de bütçe ve faaliyet raporlarını istemelerini tavsiye etmiş.
Belediye Meclis Üyelerinin, belediye iştiraki şirketleri denetleme gibi bir görevi yoktur elbette.
Belediye şirketlerinin uygulamalarından meclis üyeleri sorumlu da değildiler ancak, oralarda ne olup bittiğini bilmek haklarıdır.
Başkanların örtülü ödenekleri gibi kullandıkları şirketler, Türkiye'deki birçok belediyenin içine düşürüldükleri borç batağının direk sorumlusudur.
Belediye şirketleri, bir ihbar olmaması durumunda maliyenin denetimine de tabi değildir.
Şirketler, alım ve satımla ilgili bir olumsuzluğa dair ihbarın gelmesi durumunda ancak belki mali denetime tabi tutulurlar belki ama herhangi bir olumsuzluğun tespiti durumunda, oluşma ihtimali doğan cezai yaptırımlar ile zararın tazmini gibi kararlar için de bakanlık izni gereklidir.
Ki;
Geçmişte usulsüzlük kokan birçok uygulamayla ilgili düzenlenen tutanaklar için bile yaptırım uygulanmasına izin verilmediği biliniyor.
Demem o ki;
Belediyeler, kamu maliyesinin denetimindedir ama şirketler değildir.
Sahi;
Belediye başkanları, şirketlerle ilgili faaliyet raporlarının belediye meclislerinde görüşülmesine neden gerek duymazlar?
Atakum Belediyesi özelinde, ülkemizde maddi kaynak sorunu yaşayan bütün belediyelerin huzura ermesi, bu sorunun cevabında gizlidir.
Bilmem anlatabildi mi?