H.HALK gazetesi, Atakum belediyesinin batağa sürüklenme sürecini dizi yazı halinde yayınlıyor.
Bu konuya dair Cumartesi günü ''Atakum Belediyesi batarken'' başlığıyla ben de yazmıştım ancak, özellikle Yener Cabbar, konunun üzerine titizlikle gidiyor ve süreci tefrika halinde yazılarına konu ediyor.
Bu nedenledir ki, Cemil Deveci'den, İshak Taşçı'ya ve hatta Adem Bektaş'a kadar, geçmişte görev yapmış ne kadar başkan varsa, süreci kendi bakış açılarından değerlendirdiler.
Özellikle Cemil Deveci, kendisinden önceki İshak Taşçı dönemini, Taşçı da, Deveci dönemine ait ağır suçlamalarda bulundu.
Gerek, Deveci, gerekse Bektaş ve Taşçı, açıklamalar yaparken gazetede yoktum ama dün dönemin meclis üyesi Mustafa Tüfek'le birlikte gazeteye gelen Metin Burma'nın açıklama yaptığı sırada gazetedeydim.
Burma da, Atakum belediyesinin batağa sürüklenme süreci ile ilgili kendi görüşlerini açıkladı.
Ve fakat.
Metin Burma, ne söyledi diye yazmadan önce, 1984 yılından bu yana siyasetin içinde biri olarak tanıdığım Metin Burma'nın, 40 yıllık siyasi geçmişinin kendisinde oluşturduğu tecrübe nedeniyle mi bilmem, açıklamaları sırasında, kimseyi suçlamaması, açıklamalarını sadece rakamlar üzerinden yapması gibi bir ayrıntıyı buraya not olarak düşürmek isterim.
Burma raporlar üzerinden konuştu daima.
Ki;
Bu raporlardan biri, kendi dönemini de incelemiş, günümüzün Samsun Valisi, zamanın Mülkiye Müfettişi Orhan Tavlı'nın düzenlediği raporlardan biriydi.
Burma'nın rakamlara ilgili açıklamalarını gazetenin haberinden takip edebilirsiniz elbette, bu nedenle bu yazıda sizi fazla rakama boğacak değilim.
Ancak, Burma'nın açıklamalarında şunu fark ettim:
Belediyeler borçlanamaz değil, elbette borçlanmalı ama geliri ile borcu arasında denklik olmalı.
Mesela, Burma döneminde belediyenin borcu, gelirinin yüzde 11'i kadarken, Taşçı döneminde borç, gelirin yüzde 164'üne, Deveci döneminde ise yüzde 132'ne kadar yükselmiş.
Rakam, Deveci'nin, Taşçı'dan daha az borçlandığını gösteriyor olabilir ancak, şunun altını çizmek isterim ki; özellikle arsa ve bina fiyatlarındaki artış nedeniyle belediyenin emlak vergisi gibi gelirlerin bir önceki döneme göre çok yükselmiş olması nedeniyle, bu konuda yapılacak oransal değerlendirme yanıltıcı olabilir.
Metin Burma ve Mustafa Tüfek'in açıklamaları yaklaşık 1,5 saat sürdü.
Çok şey konuşuldu elbette.
Arkadaşımız Nazım Akpınar, aldığı notları habere dönüştürecek.
Demem o ki;
Atakum Belediyesine dair çok şeyi konuşmuş olduk.
Sohbetin sonuna gelindiğinde ise şu soru ön plana çıktı.
Atakum Belediyesi nasıl kurtulur?
Bir firma veya kurumun batak halden kurtulmasının öncelikli tek çaresi elbette üretmektir.
Burma'nın görev süresinde100 bin metrekare alan ürettiğini söylediği gibi Serhat Türkel dönemindeki belediyenin de, önündeki tek seçenek gelirlerini artırmak ve israftan kaçmaktır.
İsraf demişken.
Metin Burma, 149 bin 200 nüfuslu Atakum'u 480 personelle yönetmiş.
Burma döneminde belediyenin geliri 49 milyon olurken, borcu ise 34 milyon lira olmuş.
Atakum'un Nüfusu Taşçı ödeminde 205 bine çıkarken, geliri 122 bin liraya, borcu ise 203 milyona yükselmiş ve personel sayısı da bin dolayında olmuş.
Atakum Belediyesi personel sayısı Deveci döneminde bin 300'e kadar yükselirken, kentin nüfusu da 245 bin olmuş, belediyenin geliri de 741 milyona yükselmiş ama borç da 980 milyon lirayı aşmış.
Metin Burma, ''Belediyeyi kim batırdı?'' şeklindeki soruya ''Şu başkan batırdı'' şeklinde cevap vermekten ısrarla kaçındı.
Atakum belediyesi hangi başkan döneminde battı sorusuna bir yanıt alamamakla birlikte Burma, belediyeyi kim daha çok borçlandırdı değerlendirmesinden daha ziyade, hangi dönemde daha çok üretim yapıldığını önemsiyor ve bunun da altını ısrarla çiziyor.
Atakum'u kim batırdı sorusuna Metin Burma'dan bir yanıt alamadık yani.
Bu soruyu siz bir yanıt arıyorsanız eğer, cevabı ancak, açıklamanın satır aralarındaki ayrıntılarda bulabilirsiniz
Burma ayrıca, yasal bir düzenleme yapılmadan, spor kulüplerinin de, belediyelerin de, bataktan kurtulamayacaklarını söylüyor.
Ki;
Çok doğru bir tespittir.
Belediyeler batacaksa ki, öyle gibi de görünüyor.
Öncelikle belediye şirketleri üzerinde denetim artırılmalıdır.
Alınacak önlemlerden bir başkası ve belki de en önemlisi, ihalelerin 21/B'ye göre yapılıyor olmasına kısıtlama getirilmeli veya en azından denetimler artırılmalıdır.
Belediyeleri bataktan kurtarmanın bir başka yolu da Sayıştay kanununda bir değişiklik yapılamasıdır. Yapılamıyorsa da, en azından denetçi raporları üzerinde daha titizlikle durulmalıdır.
Deme o ki;
Atakum belediyesinin batağa sürüklenme durumu ne ilk vakadır, ne de son vaka olacaktır.