Bugün aslında Samsun sanayisinin duayenlerinden Fahrettin Ulusoy'un iş yaşamındaki büyük başarısından söz etmeyi planlamış, dün bu konuda bir duyuru da yapmıştım.
Ve fakat.
O duyuruyu yaparken, ''Bana ve meslektaşlarıma 'Mikropluk' ettirecek fena işler yapılmazsa elbette.'' diye de bir not düşmüştüm.
Dün H:HALK'ta ''Atakum'da şimdide Kültür Merkezi icrada'' başlıklı haberi okuyunca, bugünde 'Mikropluk' edeceğim izninizle.
Atakum Belediyesi'nin borç batağına düşürüldüğü ve icralarla boğuşmaya başlayacağı, bir önceki yönetim döneminde bir kasap esnafına yapılan 37 tonluk et borcu ile gündeme gelmişti biliyorsunuz.
Ki;
Herkes gibi biz de buna şaşırmıştık.
Bir kasap esnafı Atakum Belediyesine 37 ton yani 37 bin kilo et verdiğini ve bunun parasını tahsil edemediğini iddia ederek haciz işlemi başlatmıştı.
Üstelik bu kadar etin birkaç ay içinde tüketildiği iddia ediliyordu.
Bildiğimiz kadarıyla Atakum Belediyesi et ticareti yapmamıştı.
Bu kadar etin sosyal tesislerde tüketildiğini düşünerek, bir kişinin mangallarda bir kilo et yiyebileceği varsayımından hareketle 37 bin kişinin et yediğini düşünsek bile tesislerde mangal da yoktu.
Bütün bunlar olurken ''O kadar kısa sürede bu kadar et nasıl tüketildi?’’ sorusu zihinlere yerleşmişti haliyle.
Her neyse.
Atakum Belediyesinin peşi sıra haciz vakalarıyla karşılaşma durumu, 37 donluk etle de sınırlı değilmiş.
''180 milyon liralık borç devraldık'' diyor Cemil Deveci.
180 Milyon liralık borcun 50 milyon lirası esnafa, gerisi ise kurum ve kuruluşlara aitmiş.
Bütün bunlar Cemil Deveci'nin iddiası elbette.
Ve fakat.
Atakum Belediyesinin kuruluşundan bu yana son dönem hariç meclis üyeliği yapmış hesap insanı Mustafa Tüfek de bunlara yakın iddialarda bulunuyor.
Mustafa Tüfek'in sosyal medyadan paylaştığı, ayrıca özelden tarafıma da gönderdiği iddiası şöyle:
''2009-2014 son Metin Burma döneminin sonunda (2014-2019) yıllarındaki, İshak Taşçı yönetimine, şirket borcu olarak 1 milyon 235 bin lirası kamu borcu, 240 bin lirası piyasa borcu olmak üzere toplam olarak bir milyon 475 bin lira borçla devredilmiştir. Bu borç şirketin borcuydu. Atakum Belediyesi ve o dönemde birleştirilen, Taflan, Altınkum gibi belediyelerin de toplam 28 milyon borcu vardı''.
Yine Tüfek'in iddiasına göre Metin Burma yönetimi, 28 milyon liraya devraldığı belediyeyi, İshak Taşçı yönetimine 34 milyon lira borçla devretmiş.
Tüfek, 28 Milyon liralık borcun 5 yıllık dönem sonunda 34 milyon liraya yükselmesini de, hastaneye dönüştürülen Kültür Merkezi’nin yapımı için kullanılan krediye bağlıyor.
Atakum'da birleştirilen belediyelerle birlikte 14 belediye başkanı 20 yıl süren hizmetleri boyunca toplamda 34 milyon lira borç yapmışken, beş yıllık İshak Taşçı döneminde borç nasıl oldu da 180 milyon liraya çıktı.
Özellikle bugün günümüzde haciz memurlarının Atakum Belediyesinde cirit atmalarına neden olan şirket borcu,4 yıllık dönemde 1 milyon 475 bin liradan, 50 milyon liraya nasıl oldu da yükseldi.
İshak Taşçı'nın vardır elbette bir açıklaması.
Bu köşe İshak Taşçı'nın kendi görev süresindeki borçlanmalarla ilgili yapacağı açıklamaya açıktır.
Cevap hakkı doğmuştur ve onu kullanmak da hakkıdır.
Madem bugün sanayinin duayenlerini yazmaya ara vererek 'Mikropluk' etmeye karar verdik.
Devam edeyim o vakit.
AK Parti'li birçok büyükşehir belediyesi, Doğu ve Güneydoğu'daki AK Parti'li ilçe veya belde belediyelerine yardım yapıyor.
Doğu ve Güneydoğu bölgesinde birçok belediye kaynak yetersizliği nedeniyle gerekli yatırımları yapamıyor.
Bu bakımdan Yusuf Ziya Yılmaz döneminde Van'ın Gevaş ilçesinde, Mustafa Demir döneminde de, Diyarbakır'ın Hani ilçesine yapılan mezbaha yatırımını çok eleştirmem.
Ama Samsun'da CHP'li Atakum Belediyesi haciz kıskacındayken, sırf AK Parti kazandığı için Diyarbakır'daki belediyeye yardım gitmesi canımı sıkmıyor değil hani.
Aralarında Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir'e de oy vermiş birçok Atakumlu zor durumda.
''Belediyeler halkçı olmalı'' diyoruz ya, boşuna demiyoruz.
Rahmetli Muzaffer Önder, geliri en az olan MHP'li Şefik Yazgı’nın kazandığı Canik Belediyesine yardım ederdi.
Muzaffer Önder, ''Eve lazım olan camiye haramdır'' ilkesini çok iyi bilirdi.
''Umur görmek'' demek, bu olsa gerek.