Ormanlarımızın oksijen deposu olduğunu yazmaya sanırım gerek yoktur.
Yaz boyunca çıkan bir dizi yangında 'Akciğerlerimizin' yanışını izlerken hangimiz kahrolmadık.
Bu nedenle ormanlarımıza gözümüz gibi bakmalıyız.
Ki;
''Bir ağaç kesenin başını keserim'' diye ferman çıkaran Fatih Sultan Mehmet gibi bir ecdadın torunları olarak ormanlarımızı ne kadar koruyoruz.
Aslında önce bu soruyu kendimize sormalıyız.
Ormanlar yok edilirken, yüreğimiz sızlıyor belki ama konu ormanları korumaya gelince elimizi taşın altına ne kadar koyuyoruz.
Sözcü'de İsmail Akduman'ın ''Kazdağları'ndaki ağaç katliamına tepkiler sürerken bu kez de Samsun'un Şahin Dağları'nda benzer bir haber geldi. Kanadalı şirketin Türkiye uzantısı olan Tüprag 11 bin 758 hektar alanda altın aramak üzere 6 ayrı ruhsat aldı ve yol açma çalışmalarına başladı.'' şeklindeki haberiyle Samsun'da kaç kişi ilgilendi merak ediyorum doğrusu.
Aramızda kaç kişi ''Eyvah'' dedi mesela
Buna benzer haberler H.HALK'ta da yayınlandı geçen hafta.
Kanadalı şirketin uzantısı firma, Kavak'taki Şahin Dağlarında altın aramak için kurduğu şantiyeye ulaşmak adına açacağı yol nedeniyle binlerce ağacı kesmiş.
Tekkeköy ve Canik sırtlarında da maden ruhsatları verilmiş birilerine.
Ki;
Ruhsatlardan birisi, Kayseri'deki Erciyes Üniversitesinde görevli bir akademisyene aitmiş.
Kayseri'deki o akademisyen nasılsa Samsun'un Tekkeköy ve Canik'ın sınırlarındaki bir köyümüzde altın aramak için maden ruhsatı çıkarmış.
O akademisyen işletmeyecektir muhtemelen madeni.
Ruhsatını kullandıracak birilerine muhtemelen.
Ya da, isimlerinin afişe olmasını istemeyen birileri tarafından aldırılmış olabilir o ruhsat.
Canik dağları ülkemizin yeşil kalabilen ender yerlerinden.
Elbette ki ülkemiz, yeraltı kaynaklarını kullanmalı.
Yeraltı zenginliklerimizi oluşturan madenlerimiz arasında altın madeni varsa bunlar da değerlendirilmelidir elbette.
Altın, topraktan ayrıştırılırken siyanür kullanılıyor biliyorsunuz.
Başka bir yolu var mı bilmiyorum ama Fatsa'da siyanürün sebep olduğu çevre felaketini gördük.
O manzarayı görünce hangimizin zihninden ''Olmaz olsun böyle zenginlik'' gibi bir düşünce geçmedi.
Fatsa'daki o görüntü, Şahin Dağlarında kurulacak ocak sonrası Kavak'ta da oluşacak.
Kavak'ın toprağı ve suyu zehirlenecek.
Canik sırtlarındaki köyümüzdeki maden için alınan ruhsatla birlikte bir ocak kurulursa Canik'in, Tekkeköy ve dahi Samsun'un tamamı zehirlenmeyecek mi?
Daha birkaç ay önce ormanlarımızın yanıp kül olduğunu gözlerimiz yaşlı izlemiştik.
Altın madenlerinin kurulduğu yerlerde ormanlarımız yok edilip, suyumuz ve toprağımız zehirlenecek.
Değer mi?
''Değer elbet.'' diyebiliyorsak.
Bunun üzerine benim de başka sözüm olmaz elbette