Akıllı Sistem ve Cezalar

Samsun Büyükşehir Belediyesi akıllı sistem diye bir sistem kuruyor bir bölümü de kuruldu. Mustafa Demir kendine göre doğru yapıyordur da merak ediyorum, direksiyonu geçip bu sistemde araç sürdü mü? Sürse vatandaşın bu sistem ile ne kadar sıkıntıya girdiğini görür.

Bugün kendisi makam arabasında oturuyor, kırmızıda da sarıda da yeşilde de geçip gidiyor. Neden, çünkü aracı ona müsait. Çeker var arabasında çakar. Geçiş üstünlüğü varmış da ondan. Bir belediye başkanı, kendisini seçip o araca oturtan koltukta oturmasını sağlayan vatandaştan daha önemli kişi olamaz. Hasta taşıyan aracın, yangına fiden itfaiyenin üstünlüğü olabilir, tamam. Ancak Makamından çıkıp bir yere kahve içmeye giden belediye başkanının ne üstünlüğü olabilir. Mustafa Demir bin bir özel otomobile de gez bakalım akıllı sistemde bir günde ne kadar ceza yiyeceksin?

Sadece Mustafa Demir değil elbette, onu bu sistemi kurduğu için eleştirmek gerekiyor. Önüne gelen çakar taktırmış araçlarına, ne kadar amir varsa çakarlı araçla geziyor. Samsun bir garip kent, örneğin Çiftlik Caddesi, Yüksek binalar var,  bu binalarda otopark var mı, binaların altında bina sakinlerinin araçlarını bırakabilecekleri yer var mı? Yoksa bir mühendislik ve il yönetimi hatası değil mi?

TUZLASPOR TUZLANDI

Bugün sporla başlamak istedim. Çünkü insan olarak birinci hedefimiz sabah kalktığımızda güne spor yaparak başlamak olmalı. Sporla başlayalım kim kan dolaşımımız ve haliyle beynimize giden kanın taze olması gerekir. O zaman daha iyi düşünür daha iyi kararlar alabilir ve uygulayabiliriz.

Pazar günü Samsunspor deplasmanda Tuzlaspor ile oynadı ve kazandı.  Karşılaşmayı sonuna kadar izledim. Karşılaşma öncesi Teknik Direktör Hüseyin Eroğlu ile konuşurken bir soru sormuştum: Futbol oyununda sahada rakip futbolcuları mı izliyor futbolcularınız yoksa topu mu?

Eroğlu cevabında hem futbolcuları hem de topu izlemeleri gerektiğini anlattığını söylemişti. Tuzlaspor karşısındaki Samsunspor’u izlerken düşündüm ne benim sorduğum soru doğruydu ne de Teknik Direktör Hüseyin Eroğlu’nun verdiği yanıt doğruydu. Tuzlaspor ile oynanan karşılaşmanın doksan dakikasında gördüklerimden sonra öğrendim ki futbolculara ne rakiplerini izlemeleri ne de topun izlenmesi gerektiği dersi verilmeliydi.

Asıl yapılması gereken karşılaşmanın hakeminin izlenmesi olmalıymış. 95 dakika süren futbol maçında karşılaşmada gördüğüm en tutarsız kişi karşılaşmanın hakemiydi. Nereden bulup getirdiler, neden bu karşılaşmada düdüğü teslim ettiler bilmiyorum.

Reşat Onur Coşkunses böyle bir karşılaşmada düdük teslim edilecek kapasitede değil. Sunu doksan dakikada gösterdi. O nedenle aklıma geldi, Eroğlu’na sorarken soruyu eksik sorduğum. Türkiye’de bir futbol karşılaşmasında marke edilmesi gereken birinci unsur hakem olmalıymış. Bunu ben de 50 yıl sonra öğrendim ancak. Gözlemciler de izlemiştir kendisini, bu karşılaşma sonrası dinlendirilmezse Türk Futbolunun karın ağrısının başında böyle hakemler geldiğini unutmamak gerekir. Çünkü Samsunspor her zaman bu kadar şanslı olmayabilir.

GÜNÜN SÖZÜ

İnsanlık var oldukça gerçeği aramak bitmeyecektir. (Laurence Sterne)