Bu şart mıdır?
Evet, hem de kocaman bir evet!
Peki, bu sade vatandaşa ne kazandıracak?
Kimin, ne amaçla aday adayı olduğu yolunda bir fikir verecek. Ayrıca iktidara gelecek partinin kendi yandaşlarına ne gibi hizmet götüreceğini de gözler önüne serecek.
İşte o nedenle iktidara gelecek parti yerel yönetim seçimlerinde kimin nereden istifa edip nereye aday adayı olduğu ve daha ileride nereye aday olacağı gözler önüne serilmeli ki, seçimden sonra kimin nereye geldiği, terfi edip etmediği kolayca belli olsun.
Çünkü sade seçmenin bir iddiası var; Aday adaylarının büyük bölümü “Seçilebilmek” adına değil, “Seçimden sonra iyi yerlere gelebilmek” adına bu işe giriyorlar. Bu iddialar gerçek mi değil mi bunu zaman gösterecek. Bu bir iddiadır tabi, sonucun ne olduğunu izleyerek göreceğiz.
Siyasi partiler adaylarının nereden geldiğini ve seçimi kazanamaması durumunda nereye gideceğini göreceğiz hep birlikte. İktidarda kalacak olan parti kazanamayan adaylarını devlet ile ilgili bir yerlere atayacaktır mutlaka. AK Parti’nin yıllardır yaptığı gibi, AK Parti öncesinde diğer siyasi partilerin neler yaptığı da bilinen bir gerçek elbette.
Bir zamanlar milletvekillerini izleme komitesi vardı, bir de aday adaylarını izleme komitesi kurulsa hiç fena olmayacak öyle değil mi? Aday adaylarından hangisi acaba kazanamama durumunda nerelere atanacaklar? Haliyle iktidar milletvekilleri ve adayları bu konuda daha iyi yerlere geleceklerdir. Millet vekil olamayanlar devlet kurumlarında yer alacaktır mutlaka. Bu güne kadar nasıl olduysa bundan sonra da öyle olacaktır.
OKUR – YAZAR SEÇİNİZ
Hava adeta buz kesiyordu; Başındaki beyaz örtüsü, şal yerine kullandığı koyu kahverengi kalın bez parçasının altından görünüyordu. Yüzü kırışmış, gözleri, göz çukurlarının içine çekilmiş, elmacık kemikleri çıkmıştı. Yanaklarında ise soğuktan oluşan kızarıklıklar vardı. Güçlükle aldığı nefesi bırakırken burun deliklerinden ve ağzından buhar çıkıyordu.
Elindeki kâğıdı sıkı sıkı tutmuş, Samsun Valiliği’nin önünde kendisi gibi onlarca insanla birlikte ayakta duruyor, aynı kaderi paylaşıyordu.
Yaşı yetmişe dayanmış gibi görünüyordu.
Adı Ayşe miydi yoksa Fatma mı? Unuttum gitti.
Elindeki kâğıtta ne yazdığını sormuştum.
“İstidamı, şuracıkta oturan arzuhalciye yazdırdım, ben okuma yazma bilmem ki” demiş ve başlamıştı anlatmaya: Evde yakacak yok, odun yok, gaz yok, tüp yok. On litrelik gaz yağı almaya uğraşıyorum. Bu soğukta, istidamı verebilmek için iki gündür kuyrukta bekliyorum evladım.
Utanmış, yerin dibine girmiştim. Aralık ayının ortalarıydı.
Türkiye’de insanlar, çeşitli tüketim mallarındaki yokluklar nedeniyle çaresizlik içinde bir o yana bir bu yana koşuşturup duruyor, çıkarcıların oluşturduğu karaborsadan ürün bulabilen biraz mutlu oluyor, iki yakası bir araya gelmeyenler ise ellerinde “İstidaları” Devlet Kurumları’nın kapılarının önünde sıralarının gelmesini bekliyorlardı…
Yıllar önce neyse bu günlerde de aynı durum var. Halk yine sokaklarda pazarlarda ucuz mal peşinde koşuyorlar.
GÜNÜN SÖZÜ
Kimse bizi aldatamaz... Ancak biz kendi kendimizi aldatırız. (Goethe)