Bir insana bu dünyada en çok ne lazım.
İyi para kazanmayı herkes ister.
Güzel bir ev.
Fiyakalı bir araba.
Kim istemez bunları.
Ama can ve mal güvenliği yoksa bunların hiç önemi olmaz.
Güneydoğu’yu kana bulayan bölücü örgütün sebep olduğu güvenlik sorunu nedeniyle insanlar evlerini, yurtlarını terk ediyor.
Suriyeli sığınmacıları düşünün bir an için.
Can ve mal emniyetlerini yitirmeseler, yurtlarını terk edip buralara gelirler miydi?
Gelmezlerdi.
Para pul sahibi olmak o kadar önemli değil yani.
Sağlıklı olmayı da ister her insan.
Kanuni ‘’Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’’ diye, o sözü boşuna söylememiş.
Sağlıklı olmanın, varlıklı olmaktan daha iyi olduğunu anlatmak için, Rahmetli Vehbi Koç’un son yıllarında sağlığının bozulması nedeniyle, hoşuna gitse de bazı yemekleri yiyemediği anlatılırdı.
Bizim için can güvenliği ve sağlığın‘olmazsa olmaz’ bir durum olduğu tartışma götürmez bir gerçektir.
Ve fakat
Bir insanın isteyebileceği başka bir özellik de, adil yönetilen toplumda yaşamaktır.
Mesela ben.
Adaleti sadece kendim için değil, herkes isterim.
Bizim anayasamızda olduğu gibi çağdaş bütün toplumların anayasalarında ‘Hukuk Devleti’ ilkesine vurgu yapılır.
Dün Gazetenin manşetinde okudunuz.
Çarşamba’da yanlış tedavi uygulandığı iddiasıyla kolu kesilen bir kız çocuğunun, ailesi tarafından açılan davada kusurlu bulunan doktora 250 gün hapis cezasının yanı sıra 5 bin lirada para cezası verilmiş.
Haber için DHA’nın genç ve başarılı muhabiri Yaprak Koçer’i ayrıca kutlamak isterim.
Kolunu yitiren kız çocuğu henüz ilkokul çağlarında.
Allah ömür verirse yarın, öbür gün serpilip büyüyecek.
Genç kız olacak.
Yaşıtları arasındayken o yarım kolunu hep gizleme gereği duyacak.
Bunu kendisinde bir eksiklik olarak görecek ve bundan hep utanacak.
Yazık.
İnancımız gereği‘’Şeriatın kestiği parmak acımaz’’diyerek adalete inanmış insanlarız.
Ve hiçbir uygulamanın bu ilkeye gölge düşürmesine tahammül edemeyiz.
Ama bu ülkede Genel Kurmay Başkanı silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla zindana atıldı.
Sonradan bunun bir kumpas olduğu anlaşılsa da hapiste yaşamını yitirenlerin yanı sıra, bu haksızlığı içine sindiremediği için intihar edenler bile oldu.
O subayların aileleri, o kararları veren mahkemelerin yargıçlarını affederler mi bilemem.
Çarşambalı 8 yasındaki Zehra Toprak’ın kolunun kesilmesiyle ilgili davada ise mahkeme, ilk tedaviyi uygulayan doktoru kusurlu bularak, para ve hapis cezası vermiş.
Aile, cezayı yeterli bulmamış.
Ailenin adalete karşı inancının kaybolmamasını dilerim.
Ve fakat
O çocuk büyüyüp genç bir kız olduğunda, kolunu her defasında arkadaşlarından saklama ihtiyacı duyarken, doktoru da mahkemeyi de suçlayacaktır.
O vakit geldiğinde o kızımız da umarım ‘’Şeriatın kestiği parmak acımaz’’ diyebilir.