Yazarlar // 26 Ocak 2024 Cuma 13:10
Ragıp GÖKER
Bu köşede yazılanları takip edenler, 11 Ocak günü ''Emeklinin zam beklentisi'' manşetiyle yayınlanan yazımda TÜİK'in yüzde 64.7 olarak açıkladığı enflasyon verileri baz alınarak, yüzde 37.5 oranında zam yapıldığını ama bunun yetersiz olacağını yazdığımı hatırlayacaklardır.
Yüzde 37.5 yeterli bulunmadı biliyorsunuz.
Toplumda Cumhurbaşkanı'nın bir ek zam daha vereceğine dair bir beklenti oluşmuştu ki; son yıllarda hep böyle oluyor zaten.
Emekli maaşları enflasyon verilerine göre açıklanıyor ama bu yetersiz bulunuyor.
Sonra da Cumhurbaşkanı, ''Şu kadar da benden'' diyor ve zam oranı değişiyor.
Toplumda böyle bir beklenti olması normal hale geldi yani.
Bu nedenle bizde de, gerek hükümet ve gerekse ilgili kurumda da zam oranının değişeceğine dair bir beklenti oluşmaya başladığını düşündürmeye başlamıştı.
11 Ocak günkü o ''Emeklinin zam beklentisi'' başlıklı yazının bir bölümünde ''SGK'da da, Cumhurbaşkanı'nın emekli vatandaşlara himmet edeceğine ve 'Şu kadar da benden' diyeceğine dair bir beklenti oluşmuşa benziyor.'' ifadelerini kullanmıştık.
Nitekim
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamayla 37.5'nin üzerine 5 puan daha ekleneceğini ve ayrıca, 2024'ün 'Emekli Yılı' ilan edildiğini müjdelemişti.
Cumhurbaşkanı ayrıca, en düşük emekli aylığının 7 bin 500 liradan 10 bin liraya çıkarıldığını da açıklamıştı.
Buna rağmen tepkiler dinmedi yine de.
Cumhurbaşkanı'nın bu artışla ilgili kararının duyurulduğu twitter hesabına yapılan yorumlarda 37,5'luk zam oranının, 5 puan artışla yüzde 42.6'ya çıkarılmasına bile tepki gösteren vatandaşlar olmuştu.
Muhalefet de yüzde 42.6'yı yeterli bulmayınca Cumhurbaşkanı son bir kararla, SGK ve Bağ-Kur emeklilerine de tıpkı memur emeklileri gibi yüzde 49.25 oranında zam yapılacağını açıkladı.
49.25'i yeterli bulanlar olacaktır.
Ve fakat.
Ben buna da razı değilim.
Bunu söylerken de haklı gerekçelerim var.
Bu köşede yazılanları takip edenler, emekli maaşlarındaki erimeden sürekli şikayet ettiğime dair ifadeler kullandığımızı hatırlayacaklardır.
Örneğin, 2003 yılı Şubat ayı itibariyle emekli maaşları almaya hak kazandığımda SGK'nın ''Yaşlılık aylığı'' adı altında adıma yatırdığı emekli maaşı, o yılın asgari ücretinin 2.1 katı kadardı.
Ki,
Milyonlarca emekli için de durumun böyle olduğu biliniyor.
Şimdiki maaşım ise, Cumhurbaşkanı'nın 'müjde' olarak açıkladığı yüzde 49.25'lik düzenlemeye rağmen, hala günümüz asgari ücretinin altında kalıyor.
Yüzde 49.25'lik artışa rağmen yaşlılık aylığımdaki kaybım günümüz hesabıyla bile yaklaşık 20 bin lira dolayında hala.
Bir başka tartışma konusu da, TÜİK'in enflasyon verileridir.
Yüzde 64.7 oranında açıklanan veriler yeterli bulunmamışken, TÜİK'in, ''Vatandaşların 2023 yılı tüketici enflasyonu vatandaşlarca yüzde 129,4 olarak hissediliyor'' açıklaması, TÜİK'e enflasyon verileri üzerinden yapılan eleştirileri haklı çıkarır nitelikteydi.
Emekli maaşları TÜİK'in 64.7'lik enflasyonuna göre yüzde 37.5 oranında artmış ise, yine TÜİK'in hissedilen enflasyon açıklamasına göre vatandaşlar maaşlarında yüzde 75 oranında artış beklemeleri de hakkıdır.
Demem o ki;
SGK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarına yapılan artışın, memur emeklilerinin maaşlarına yapılan zam oranıyla eşitlenmesi doğru bir karar elbette.
Ve fakat.
Son 10 yıl içinde SGK ve Bağ-Kur emeklilerinin yaşadıkları kayıp nedeniyle makasın çok açılmış olması, bu eşitlemeye rağmen kaybı ortadan kaldırmış değil henüz.
Yüzde 49.25'lik artışa ''Razı değilim'' deme nedenim de gelirimdeki kaybın hala devam ediyor olmasındandır.