limanbet limanbet bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop jojobet giriş jojobet casino siteleri nakliyat istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama
41 Yıl Sonra 24 Ocak Kararları
Yazarlar // 25 Ocak 2021 Pazartesi 18:38

Ragıp GÖKER

Dün günlerden 24 Ocak'tı.

24 Ocak Kararları, 43. Hükümeti Başbakanı Süleyman Demirel tarafından, 1979 yılında Başbakanlık Müsteşarlığı'na getirilen Turgut Özal'ın hazırladığı ekonomik istikrar programının uygulamaya konduğu ve 24 Ocak 1980'de kamuoyuna açıklandığı günle anılır.

Açıklandığı tarihten bu yana 41 yıl geçen 24 Ocak Kararları,  sonuçları itibariyle çok tartışıldı, hatta 12 Eylül cuntasına bu kararların zemin hazırladığı bile söylenir.

Hani yaşadığımız birçok olumsuzluğun nedeni olarak gösterdiğimiz şu 'Dış Güçler' var ya, etkilerini en çok hissettiğimiz yıllar, 1980 öncesiydi aslında.

Siyasi istikrar sağlanamıyordu bir türlü.

Koalisyonlar dönemiydi.

Bizim kuşağın gençleri, sokaklarda bir birini boğazlıyordu.

Gençlerin siyasi görüşleri ya bıraktıkları bıyık biçiminden..

Ya da giyim kuşamından.

En çok da parkalarının rengine göre belirleniyordu.

Gazetelerin manşetleri, her gün sağdan soldan öldürülen gençlerin çetelesinden oluşuyordu.

Korkunç yıllardı.

Karadeniz sahillerine yanaşan Bulgar gemilerinden boşaltılan silahların yarısı ülkücülere, yarısı da devrimcilere veriliyordu.

Onlar da bir birine kurşun atıyordu.

Polis teşkilatı bile POL-BİR/ POL-DER diye ikiye bölünmüştü.

POL-BİR üyesi polisler, ülkücülerin işlediği suçu, POL-DER üyeleri de devrimcilerin işledikleri suçları görmezden geliyordu.

Allah'a emanet yaşanan günlerdi yani.

Bu durumda ekonomik istikrarı sağlamak da mümkün değildi.

Dünyayı etkisi altına alan petrol krizi vardı zaten.

Bunun yanı sıra,  EOKA'cıların darbesi sonucu, can güvenlikleri kalmayan soydaşlarımıza yardım amacıyla ülkemiz Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirmişti.

Bununla da kalmamış. ABD, ''Haşhaş ekmeyeceksiniz'' diye diretmiş.

Buna karşın biz ise ''Sana  ne'' demiş, haşhaş ekimini serbest bırakmıştık.

Bütün bunları yapan Ecevit Hükümetleri cezalandırılmıştı.

Bizim kuşağın solcuları ‘’Morrison Süleyman’’ diye sokaklarda slogan atarak yürürken, Süleyman Demirel’de Ruslarla işbirliğine gitmiş, önce Seydişehir Alüminyum’u, sonra da İskenderun Demir Çelik’i Ruslarla kurmuş, bunun sonucu olarak da iki kere Başbakanlıktan olmuştu.

Ülkemiz ambargolara maruz kalmıştı.

Yağ ve akaryakıt kuyrukları oluşmuş.

Gazyağı bile karaborsaya düşmüştü.

TÜSİAD, ''Biz bu hükümeti istemiyoruz'' gibisinden gazetelere sayfa sayfa ilanlar vermiş, Ecevit Hükümetleri de bu baskıya dayanamayarak istifa etmek zorunda kalmıştı.

Milliyetçi Cephe (MC) Hükümetleri kurulmuş, ülke iki kutuplu hale gelmişti.

Siyasi istikrar olmadığı gibi ekonomik istikrar da sağlanamıyordu.

Süleyman Demirel'in Başbakanlığındaki 43. Cumhuriyet Hükümeti, Turgut Ozal'a hazırlattığı paketle, ekonomik olarak yaşanan istikrarsızlığı gidermek amacıyla, üretimin azalması ve karaborsacılığın oluşması gibi nedenlerin ortadan kaldırılması için kamu harcamalarının sınırlandırılması, ücretlerin düşürülmesi, serbest döviz kuru gibi ekonomik önlemler alınmasını amaçlamıştı.

24 Ocak Kararları ile 1980 öncesi dönemde uygulanan ithal ikameci büyüme stratejisi terk edilerek, dışa açık büyüme stratejisi uygulamaya konulmuş ve büyüme stratejisi, temel alarak, verimlilikte artış sağlamak ve rekabet gücünün artırılması amaçlanmıştı.

Bu çerçevede, piyasa ekonomisinin kurumsallaşması yönünde adımlar atılmıştı.

24 Ocak Kararları'nın ana hatları şu şekildeydi:

Yüzde 32,7 oranında devalüasyon yapılarak günlük kur ilanı uygulamasına gidilmiş, devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alınırken, KİT'lerdeki uygulamaya paralel olarak tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırılmış, gübre, enerji ve ulaştırma dışında sübvansiyonlar kaldırılmıştı.

Bunun yanı sıra, dış ticaret serbestleştirilmiş, yabancı sermaye yatırımları teşvik edilmiş, kâr transferlerine kolaylık sağlanırken, yurt dışı müteahhitlik hizmetleri desteklenmiş, ithalat kademeli olarak liberalize edilmiş, ihracat; vergi iadesi, düşük faizli kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti, sektörlere göre farklılaşan teşvik sistemi ile teşvik edilmişti.

Serbest piyasa ekonomisine geçişle görece bir bireysel zenginleşmenin önü de açıldı.

Ve fakat

Kime ve neye göreydi zenginlik.

Tartışılır.

Zenginliğine zenginlik katanlar oldu elbette ama Özal'ın 'Orta Direk' olarak tanımladığı dar ve sabit gelirli vatandaşların geliri artmadı bir türlü.

Çalışan kesim daha da ezildi.

Ekonomik istikrar sağlandı mı derseniz, o da olmadı.

5 Nisan ve 2001 krizleriyle ülke iki kere daha sarsıldı.

5 Nisan 1994 kararıyla dövizle borçlanmış olanların borcu bir günde iki katına çıktı.

2001 krizinde gecelik faiz, yüzde ikibinleri gördü.

Dövizin ateşi hiç sönmedi.

41 yıl önce Türkiye, 'İyi rüyalar göreceğimiz umuduyla' yeni bir dünyaya uyanacaktı güya.

Sabaha iyi rüya görerek uyananlar da vardır elbette ama büyük çoğunluk o iyi rüyayı hiç göremedi maalesef.