limanbet limanbet bonus veren siteler bonus veren siteler bonus veren siteler istanbul evden eve nakliyat cappadocia green tour istanbul sex shop jojobet giriş jojobet casino siteleri nakliyat istanbul evden eve nakliyat istanbul eşya depolama
12 Eylül Sabahı
Yazarlar // 12 Eylül 2014 Cuma 00:00

Ragıp GÖKER

Günaydın’da çalışıyordum. Sokak çatışmaları nedeniyle gazetelerde her gün gençlerin ölüm haberleri vardı. Gazetelerde bir gün ülkücü bir gencin ölüm haberi varken, ertesi gün ise bir devrimci gencin öldürüldüğünü okuyorduk.
Samsun’da da durum yurdun diğer şehirlerden farklı değildi.
Bir sabah bizim sokaktaki duvar yazılarının değiştiğini fark etmiştim. Mahalle solcu gençlerin kontrolünden çıkıp, sağcıların kontrolüne geçmişti. Bu arada mahallelerin kontrolünü ele geçiren guruplara yaranmak isteyen işgüzarlar da türemişti.  Bu tipler, o güne kadar yanlarında oldukları farklı düşüncedeki arkadaşlarını gammazlama yarışına giriyordu. Böylesi bir durumdan ben de nasiplenmiştim. Mallamizdeki bir sokakta yaklaşık sekiz kişinin saldırısına uğramıştım. Feci şekilde dövülmüştüm. Beni dövenler, ‘’Öldü’’ diye bırakmış olmalılar.
Bizim kuşağın gençleri arasındaki öfke büyük bir intikam çılgınlığına dönüşmüştü.
Önce Köyümüz olan Aşağıçinik’e gittim bir süreliğine. Sonra yine bir süre için Annemin Gümüşhacıköy’deki Maden köyünde kaldım. Bir süre sonra yeniden Samsun’a gelmiştim, gazetede çalışıyordum ama çok ta korkuyordum.
Evden inerken şehir kulübünden aşağıya inen Osmaniye Caddesini kullanıyordum. Milka Pastanesinin karşısında bir ara Çarşambalılar Derneği olarak kullanılan ve şimdi metruk haldeki o binadaki TÖBDER'in önünden geçerek Edis Han’daki Günaydın’ın bürosuna geliyordum. Büronun 20 metre aşağısında da Ülkü Ocakları vardı. Aşağı yukarı iki günde bir yolum kesilip ‘’Kimsin sen?’’ diye sorgulanıyordum. Rahmetli Ata Kıral’a çok defa sığınıp ‘’Beni koru Abi’’ demiştim.
Samsun’da daha fazla kalamadım, sokak hareketleri içinde hiç yer almamış olmama rağmen birçok genç gibi ben de öldürülmekten korkuyordum.
İzmir’e gitmiştim.
Fuar’daki Lunapark’ta Şip-Şak’çı oldum.
Fotoğrafçıydım yani.
Gecenin geç saatlerine kadar çalışıyorduk. Ve birçoğu Samsunlu olan arkadaşlarımla birlikte Bornova’da topluca kaldığımız bir eve geliyorduk.
Bir sabah bakkaldan ekmek almak için sokağa çıktığımda askerler, sokağa çıkmanın yasaklandığını belirterek hemen eve geri dönmem gerektiğini söylemişlerdi.
O gün 12 Eylül’dü.
Kenan Evren ve arkadaşları tarafından yönetilen bir cunta ülkede yönetime el koymuştu.
Bir gün önce insanların bir birini boğazladıkları sokaklara 12 Eylül sabahı ile birlikte huzur gelmişti.
Birçok kişi bu duruma çok sevindi.
Bu ülkede yaşayanların büyük çoğunluğu Askerleri bağrına basmıştı. Türk insanı ordusunu ‘Peygamber Ocağı’ olarak görür zira.
Sonradan anladık ki, birileri tarafından ülkem fena halde tezgaha getirilmişti.
Yaşıtlarımın sokakta bir birini boğazlamaları için uygun ortam hazırlanmış yani ama bütün ülke gibi biz bunu çok sonra anlayabilmiştik.
O cuntacılardan ikisi şimdi yargılanıyorlar.
Bir dönemin muktedir paşalarına ‘’Öfke duyuyor musun?’’ diye sorarsanız.
Hayır, onlara sadece acıyarak bakıyorum.
12 Eylül bizim kuşağın insanları üzerinden silindir gibi geçti.
‘’Bir sağdan, bir soldan’’ diyerek bu ülkenin bazı gençleri Dar Ağacı’nda can verdiler.
Erdal Eren vakasını ve onun yarattığı şok durumunu hala atlatamadı bu ülke.
12 Mart sürecinde henüz 13 yaşındaydım, 27 Mayıs’ta ise henüz iki yaşımı tamamlamamıştım bile.  O süreçlerde neler yaşandığına dair bilgim var ama doğrudan benim yaşamamı etkileyen bir durum olmamıştı yani onu söylemek istiyorum.
Darbelerden ve darbecilerden çok çekti bu ülke.
Halkın darbe ve darbecilerden korktukları ve hatta bunlardan nefret ettiklerini biliyorum.
Amma velâkin, ben 10 yıldan bu yana bu ülkede her gün ‘’Birileri darbe yapacak’’ diye halkın üzerine korku salmasını da anlayamıyorum.
Mesela ’Gezi’ sürecinin de bir çeşit ‘Darbe’ olarak sunulma çabasına bu ülkede kaç kişi inanıyor bilmek isterim.
Konu şimdi mahkemeye intikal ettiği için pek fazla bir şey yazamam. Gezi'nin darbecilikle suçlanan ve bu nedenle davalık olmuş gençlerinin adil olarak yargılanacaklarına olan inancımı belirtmekle bilikte, o mahkeme nasıl sonuçlanır onu bilemem. Bu ülkede herkesin kendilerine sempatiyle baktığı Çarşı’nın o keskin zekâlı çocuklarının yaptıklarına ‘’Darbe’’ diyenlere şu sıralar bir mahkeme inanmış olabilir ancak o gençlerin kamu vicdanında şimdiden beraat ettiklerini söyleyebilirim.