Bugün 10 Ocak.
Eski adı ''Basın Bayramı'' idi ama 12 Mart muhtırasından sonra Çalışan Gazeteciler Günü adıyla kutlanıyor.
10 Ocak, 1962 yılında, 61 Anayasasının sağladığı özgürlük ortamı nedeniyle gazetecilerin özlük haklarını kazandığı 212 Sayılı yasanın kabul edilmesi sonrası buna direnen gazete patronlarının bir süreliğine gazeteleri çıkarmama kararına karşı gazetecilerin ''Basın'' adı altında gazete çıkararak, patronların direncini kırdıkları günün adıdır 10 Ocak.
''Gazetecilerin özlük haklarını kazanmış olması, beni ne ilgilendirir, 'Temcid plavı' misali her sene bu konuyu yazmanın ne anlamı var diyenler olacaktır'' diye söylüyorum.
10 Ocak gazeteciler için önemlidir ama aslında siz okurlar için daha da önemlidir.
Ey okur, şunu sakın unutma!
Gazetecinin yazdıkları önemlidir elbette ancak, yazamadıkları daha da önemlidir.
Bunu daha net anlatabilmek için önce bir gazeteci tarifi yapmak gerekli sanırım.
Ki;
Bu tarifi de en iyi Rahmetli Uğur Mumcu'nun yaptığı bilinir.
Şöyle ki:
"Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insan demektir. Gazetecinin bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir. Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan gazetecidir."
Bu tarifte şu cümlenin altına kalın bir çizgi çekilmeli bence.
''Gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan''
''Hükümetlere karşı savaşmak'' derken, bu tariften sakın ola 'devlete karşı gelmek' gibi bir anlam çıkarılmasın.
Hükümetler, seçimle iş başına gelen ve Anayasadan aldıkları yetki çerçevesinde devleti ve kurumları yönetirler.
Siyasi bir organizasyon oldukları için uygulamaları nedeniyle eleştiriye muhatap olurlar.
Ve fakat.
Hükümetler, hiç bir vakit eleştirilmeyi hoş karşılamamışlar, eleştirileri engellemek adına kimi zaman yargıya müdahale gibi uygulamalarla sert tedbirleri aldıkları bile görülmüştür.
Tedbirler çoğu zaman gazete patronlarına karşı ekonomik yaptırımları da getirmiştir ve bu nedenle gazete sahipleri, hükümetlerin eleştirilmesinden her daim korkmuşlardır.
212 sayılı yasa, gazeteciyi patrona karşı korurken, aslında gazete patronunu için de, hükümetlerin baskısına karşı bir kalkan görevi yapmıştır.
212 sayılı yasa artık yok.
Gazeteciyi patrona karşı, patronu da hükümetler ve diğer güç odaklarına karşı koruyacak bir uygulama artık yok.
Yani demem o ki;
Gazetecinin yazabilme özgürlüğü aslında senin haber alma özgülüğündür.
Gazeteci yazamazsa, sen vergilerinden oluşan bütçeden yapılan kamu harcamalarının nerelere ve kimlere gittiğini nereden öğreneceksin.
Bugün 10 Ocak,
Çalışan Gazeteciler Günü.
Yani!
Basın Bayramı.
Bugün 10 Ocak’a dair kutlama mesajları alacağız.
Her biri iyi niyetle yapılıyor biliyorum.
Gerek mesajla ve gerekse bizzat arayıp iyi dileklerini iletenlere teşekkür ederim elbette
Ve fakat.
Ben 15 yılı aşkın süredir, 10 Ocak'a dair kutlamalara katılmamaya özen gösteriyorum.
10 Ocak, nicedir kutlanacak özellikte bir gün değil artık.
En azından benim için öyle